Nevra Topalismailoğlu “İmarethane”

“Komşusu açken, tok yatan bizden değildir’’ der bir hadisimiz. Fakirin, acizin, yolda kalanın, yolunu kaybedenin yanında olan bir geleneğin canlı örneğidir imarethaneler. Yüzlerce yıl yoksula aşevi olmuş, yolcuya otel, hastaya deva. Osmanlı’nın neredeyse kuruluşu ile başlamış ilk imarethane 1331 yılında İznik’te. Sonrasında da her külliyede bir imarethane (aşevi) oluşturulmuş. Genel olarak dörtgen bir planda ortada üstü açık bir avlu, avlunun çevresinde; mutfak, fırın, yemek odaları yer alıyormuş.

Sosyal yardımlaşmanın en güzel örneğini oluşturan imaret sistemi ne yazık ki günümüze kadar biri dışında yaşatılamamış. Bağışçıların desteğiyle ayakta kalmayı sürdürebilmiş yaşayan tek imarethane, T.C. Vakıflar Genel Müdürlüğü, İstanbul Vakıflar I. Bölge Müdürlüğü tarafından işletilen İstanbul Eyüp ilçesinde bulunan Mihri Şah Valide Sultan İmarethanesidir.
Pandeminin başlamasıyla yoksullar, kimsesizler, düşkünler ne yapar,ne eder karantina günlerinde diye düşünürken Osmanlı’dan günümüze faaliyet gösteren tek imarethane olan Eyüp İmarethanesinde buldum kendimi.  Gereken izinleri alıp pandemiye anlam katacak bir proje oluşturmak istedim. İmarethane 3. Selim’in annesi ve 3. Mustafa’nın eşi Valide Mihrişah Sultan tarafından yaptırılıp ve 1795 yılında faaliyete başlamış. 1911’e kadar aralıksız hizmet vermiş; sonrasında imaretlerin kapatılması ile 1950’ye kadar olan süreçte kesintiye uğramış faaliyeti. 1950 yılında ise Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlanarak o günden bugüne ihtiyaç sahiplerinin can suyu olmaya devam etmiş.  
Girişten itibaren sanki oradan gelmiş geçmiş binlerce müteşekkir insanın ruhlarının pozitif enerjisi sarmalıyor adeta beni. Derin derin içime çekiyorum tarihin kokusunu. Mis gibi yemek kokuları heryanda. Bir yandan dolaşıp fotoğraf çekerken öte yandan konuşuyorum çalışanlarıyla; 3200 kişiye 3 kap sıcak yemek sağlıyorlarmış her gün, bir de geleneksel olarak her sabah gelenlere sabah çorbası ikramı varmış. Bunu duyunca içim ısınıyor, ‘’dünyayı iyilik kurtaracak’’ diye düşünüyorum. Peki kimler yararlanıyor diye soruyorum. Sosyal güvencesi olmayanlar ve hane geliri net asgari ücretin altında kalanların, bir de 65 yaş üstü muhtaç, kimsesiz vatandaşların Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğüne başvurmaları gerekiyormuş gerekli formları doldurduktan sonra. Bölge müdürlüğü başvuruları değerlendirmeye alıp uygun olanlara günlük hizmet vermeye başlıyormuş. 
Gün sabahın çok erken saatinde başlıyor burada, kocaman kazanlarda yapılan yemekler sefer taslarına paylaştırılıp öğleye doğru 11’de dağıtım araçlarıyla yola çıkıyor. Her gün dağıtım araçları üç ayrı bölgeye gidiyor. Beyoğlu, Bayrampaşa ve Alibeyköy.  Kasım 2022 itibarıyla; Beyoğlu bölgesinde 177 aile ile 856 yalnız yaşayana, Alibeyköy’de 99 aile ve 500 yalnız yaşayan kişiye, Bayrampaşa bölgesinde 45 aile ile 400 yalnız yaşayan kişiye dağıtım yapılıyor. Ayrıca imarethaneye bizzat gelip yemek alan 120 aile ile 510 kişi mevcut. Aileler ya da kişiler bir önceki günün boş sefer taslarını verip doluları alıyorlar. Teslim takibi kart sistemiyle yapılıyor. Öğleden sonra sefer taslarının yıkanması ile gün bitiyor. ‘’Ertesi günün hazırlıkları başlasın’’ diyor 50 kişilik ekip iç huzuruyla. Tüm ekipte takdir edilesi bir düzen, disiplin ve ahenk var.  İşlerini sevgiyle yaptıklarını gözlemliyorum. Toplumda dezavantajlı durumda olan 3200 kişiye pozitif katkı sunabilmenin mutluluğu ve gururu yüzlerinden okunuyor. Ben de tüm süreci fotoğraflarla, ufak videolarla belgeliyorum. Toplamda iki yılımı alıyor proje. Ama değdi mi, sonuna kadar evet. İyi ki diyorum iyi ki…