GILCAN METE “KUMLU HAYAT”

KUMLU HAYAT
Şanlıurfa bölgesinde ve Ülkemizin birçok yerinde ‘’ Kuşçu ‘’ olarak tanımlanan insanların özellikle güvercin olmak üzere, kuşlara karşı derin bir sevgileri vardır.
Güvercinlere olan sevgi ve ilgi o kadar fazladır ki, bölgede kuş mezatlarının yapıldığı kahvehane ve mekanlara yoğun ilgi gösterilmektedir. Bu mekânlardan biriside Şanlıurfa’ da merkezde bulunan ‘’ kumlu hayat ‘’ kıraathanesidir. Kuş mezatlarına katılan kişilerin kuşlara olan düşkünlüğünü, onlara olan sevgisini izleyerek şahitlik etmek harika bir tecrübe oldu benim için. Burada tanıdığım insanların kuşların hastalıklarına, duygularına, türlerine ve her çeşit bilgiye hâkim olmaları ile beraber, onlarla olan anılarını ve hikayelerini dinlemek bende hayranlık uyandırdı. Kişilerin çocukları da aynı şekilde gün için de bu mekânda kuşlarla vakit geçiriyorlar. Babadan oğula, kişiden kişiye geçen kuşçuluk merakı sadece bir heves değil, yaşam biçimi halinde bu bölgede. Kuşların uçurulması ve birbirine karışması ile ilgili çeşitli gelenekler ve kurallar olmakla beraber, kişilerin kuşlarla olan diyalogları, insanlar ile olan ilişkilerin önüne geçebilmesi beni oldukça şaşırttı.
2019 yılında gerçekleştirdiğim bu çekimlerde KUMLU HAYAT kahvehanesinin sahibi İmam Güldaş ile kuş sevgisi ve mezatlar üzerine günlerce sohbet ettik. Kuşçu İmam lakabı ile tanınan İmam Güldaş sadece birkaç saniyelik bakışı ile bir güvercin hakkında sağlığından türüne, yeteneklerinden değerine kadar her şeyi okuya biliyor. Çocukluk yıllarında başlayan bu aşk ile ilgili sohbetimizde babasının kuş istememesinden dolayı intihara teşebbüs edecek kadar ileri gitmesi bana ilk anda oldukça abartılı bir davranış gibi geldi. Kuşlarından birisinin uçuşlardan sonra başka bir çatıya gitmesi ya da uzaklaşması ile günlerce canı sıkılacak kadar düşkün olan İmam için, her güvercini ailenin bir bireyinden farksız.
Kumlu Hayat da gündüz insanlar kahvehanede oyun oynayıp çay içerken içeride gezen kuşları seyrediyorlar. Oldukça yüksek ve açık bir çatısı olan bu mekânda oturup çay içtiğiniz zaman, sizde kuşların aslında görmediğimiz güzelliklerine tanıklık ediyorsunuz. Akşamları düzenlenen mezatlar esnasında kahvehane bambaşka bir havaya bürünüyor. Bir arena gibi kurulan sandalye ve kürsülerde merkezde bulunan kafese bakan gözlerdeki hayranlık ve ilginin enerjisi tüm mekâna aksediyor. Kuş alım satımlarını bir deftere kaydeden muhasebeciden, kuşları inceleyen ellere, çekilen tespihlerden çay karıştırma seslerine kadar her şey bir ritüel gibi işlerken, Kuşçu İmam’ın haykırışları ile kuşların kanat çırpışları senfonik bir büyü gibi birbirine karışıyor.
Bu büyülü atmosfer içinde sanki Roma dönemimden bir arena sahnesinde gibi hissediyorum kendimi. Fotoğraf çekmekten çok kuş sevdalılarının ortamdaki bakışlarını izliyorum. En son ne zaman bir şeye bu kadar aşkla ve sevgiyle baktığımı sorguluyorum kendi içimde. Heyecanlı kuş sevdalılarından oluşan izleyici ve meraklılar arena gibi yuvarlak bir düzende üst üste heyecanla otursalar da ortada vahşi bir döğüş ya da kan yok. Bir kafesin özgürlüğü kısıtladığı gerçeği yadsınamaz bir şekilde aklımda olsa da güvercinlerin bu kuş sevdası ile dolu yüreklerin şefkatli ellerinde ve aşk içinde beslenip bakılacaklarını biliyorum. Kuşlar her akşam gün batımına doğru gökyüzüne özgürce bırakılarak, uçmaları takla atmaları izlenirken, o insanları mutlaka görmeli ve izlemelisiniz. Sanki büyütüp hayata bıraktığımız çocuklarımıza gururla ve tatlı bir yorgunlukla bakmak gibi gururlu ve naif. Rengarenk güvercinlerde tıpkı çocuklar gibi özgür olmalarına rağmen tüm uçuşlarından sonra, o emeğe, çabaya ve vefaya bir saygı gibi yuvalarına geri dönüyorlar. Güvercinler ahenkle ve baş döndürücü bir dans ile yuvalarına gösterişli bir dönüş sergilerken, sahipleri kıt kanaat ekonomik zorluklarına rağmen kuşlarının sularını yemlerini bir bayram sofrası özeni ile hazırlıyorlar.
Kumlu Hayat’tan ve kuş sevgisi bu denli yoğun olan insanlardan çok şey öğrendim bu süreçte. Bazen bir şeyi sevmek, sadece sevmek değil, bağlılıkta gerektiriyor. Kuşçuların bu bağlılığını, tutkularını gördükten, kuşların o gökyüzünde gün batarken güneşin kanatlarının arasından saçtığı ışıltıyı izledikten ve Kumlu Hayat da geçirdiğim bir haftadan sonra her Şanlıurfa ziyaretimde çay içip dostluklarımı tazelemek için bu mekânda alıyorum soluğu. Orada çektiğim fotoğrafların baskılarını Kumlu Hayat mekanına bana kattığı öğreti ve hisler için hediye ettim ve duvarlarında yerini aldı. Sevmenin başka biçimini öğrendiğim yerde, anlatmayı bildiğim bir dilde durdurulmuş bir andan, devam eden anlar içinde var almak istedim.
Sevmenin başka bir biçimini bazen sevmeyi bilen başka yüreklerde izlemek gerekiyor.
Binlerce güvercin izledikten sonra ayrılırken bölgeden aklıma
Oktay Rifat Horozcu’nun şu şiiri gelmişti.
San Marco meydanında dost olduğum güvercin
Bir Alman misillemesinde
Kurşuna dizilmediyse eğer
Venediğe gider
Ben kuşumu bulurum
Ben kuşumu bilirim
Milyon güvercin içinde

2019 yılında, bu şiirin dizelerinin yazıldığı ruhta hissetmiştim kendimi. Bir haftalık süreçte göz göze geldiğim o güvercini, her gittiğimde arıyor ve buluyor gözlerim.
Gılcan Mete