Derya YAZAR “Bir Kapadokya Masalı”
Kapadokya’da her bir yerleşim yeri, farkli medeniyetlere farklı zamanlarda tanıklık etmiştir. Hitit, Asur, Pers, Frig, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanli ve nihayetinde Türkiye’ye ev sahipliği yapan Kapadokya, Pers dilinde Katpatuka, yani Güzel Atlar Ülkesi anlamına gelir. Daha sonra ise bu bölge Yunanca Kapadokya ismini almıştır. Roma ve Doğu Roma (Bizans) imparatorlukları bu bölgeye en önemli yapıları bırakmış olan medeniyetlerdir. Bölgenin kültür ve sanat turizminin oluşmasındaki en büyük neden bu imparatorluklar olmuştur. Kapadokya bölgesi, binlerce yıl önce çeşitli jeolojik olaylar sonucunda oluşmuştur. Bu jeolojik olaylar, Kapadokya’nın simgesi olan şapkalı ve şapkasız peribacalarını şekillendirmiştir. Ardından coğrafi koşulların getirisi olan yağmur ve rüzgârın etkisiyle peri bacaları bugün ki formunu oluşturmuştur. Bu eşsiz oluşumlar Kapadokya’yı sonsuzluğa taşır. Peribacalarının dış kısımları tabiat tarafından oluşturulmuş olsa da burada yaşayan insanlar barınmak ve bir şehir kurmak için peribacalarının iç kısmını oymuş, çeşitli boyutlarda 200’e yakın yer alt şehri ve kiliseler yapmışlardır. Bu yapıların içinde eşsiz doku ve freskler görülebilmektedir 8. yüzyılda Hristiyanlığın Anadolu’ya yayılması için, bugün Kapadokya Açıkhava müzesinin olduğu noktada dini yaymak isteyen insanlar tarafından tam 600 kilise yapılmıştır. Günümüze 400 tanesi ulaşan bu kiliseler, peribacalarının içerisine oyularak büyüleyici bir güzellikte inşa edilmiştir ve bu kiliselerde yapılmış olan duvar resimleri Türkiye sanat tarihi açısından çok önemli bir yere sahiptir. Bu resimlerde İsa Peygamberin doğumu, çarmıha gerilmesi ve yaşamından bazı kesitler sıklıkla betimlenmiştir. Buda Kapadokya’nın dünyada önemli bir kültür ve inanç merkezi olmasına yol açmıştır. Kapadokya’da deneyimleyeceğiniz her sey ruhunuzu iyi gelecektir. Bu bölgeyi keşfetmek ve essiz güzelliğini yaşamak için mutlaka gelmelisiniz.